11 aydır kızının akıbetini soruyor: Olayın üstünü kapatmak istiyorlar 2025-08-21 09:19:01   AMED - Kızı Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümünün aydınlatılması için mücadele veren Nizamettin Kabaiş, olayın üstünün kapatılmak istendiğine işaret ederek, "Devlet ortaya çıkarmak istemiyor. Çünkü üniversite ve yurt devlete bağlı, onların parmağı var" dedi.    Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 1’inci sınıf öğrencisi Rojin Kabaiş’in (21), şüpheli ölümünün üzerinden geçen 11 aya rağmen dosyada hala bir ilerleme kaydedilmedi. 27 Eylül 2024 tarihinde kaldığı öğrenci yurdundan ayrıldıktan sonra bir daha haber alınamayan Rojin Kabaiş’in cenazesi 15 Ekim’de Wan Gölü Molla Kasım Köyü sahilinde bulundu. Soruşturmaya getirilen gizlilik kararı devam ederken, aile ve Wan Barosu avukatları 11 ay içerisinde en az 5 kez savcılıkla görüşme gerçekleştirdi ancak maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına dönük somut bir adım atılmış değil.    Baba Nizamettin Kabaiş, aradan geçen 11 aya rağmen kızının failinin bulunmamasına tepki gösterdi.   ‘KIZIMIN BAŞINA NE GELDİ?’   Kızının şüpheli ölümde yurt, üniversite ve devletin parmağı olduğunu belirten baba Kabaiş, bu nedenle fail ya da faillerin ortaya çıkarılmadığını söyledi. Yaşadığı acıya rağmen mücadelesini sürdüren baba Kabaiş, “Geçen zamana rağmen Rojin'in başına neden böyle bir şeyin geldiğine dair bir şey söylemediler. Kim yaptı, sebebi ne, neden? Biz ne kadar bu soruları sorsak da cevabını alamıyoruz. Kızımızın başına ne geldi? Savcının yanına ne kadar gitsek de bize bir bilgi vermiyor. Demek ki üniversite de ya da yurtta olmuş. Bu işte parmakları var, o yüzden susuyorlar” tepkisinde bulundu.    TESPİT EDİLEN DNA ÖRNEKLERİ   Soruşturma dosyasına sunulan ilk Adli Tıp Kurumu (ATK) raporunda iki farklı erkeğe ait DNA örneğinin yer aldığını hatırlatan baba Kabaiş, “Anlaşılan ikisi yapmış oluyor. İki kişi Rojin'in telefonuna dokunmuş, çünkü telefonun üzerinde iki kişinin parmak izi var. Sonuç hep iki kişiye çıkıyor. O DNA'lar tespit edilirse olayın hepsi çözülecek, katil bulunacak. O iki kişi zarar vermiş. Kızın boğazında morluk var, parmağını kırmışlar. Bunları savcıya söylediğim zaman ‘ölüm morluğudur’ diyor. Ölüm morluğu değil” ifadelerini kullandı.   ‘ÜZERİ KAPATILMAYA ÇALIŞILIYOR’   “Kızının suda boğulma” iddiasına ilişkin ise baba Kabaiş, şunları belirtti: “18 gün boyunca suyun altında kaldığını söylüyorlar. 18 gün suyun altında kalırsa o yaralar kararmaz, beyazlar. Kabuk tutmaz. Yani belli ki bir yerde tutulmuş, bekletilmiş, ondan sonra getirilmiş. Kıyafetlerinde iki beyaz ipliğe rastlanıldı. Bu neyi gösteriyor? Bir yerde bırakılıp, saklanılmış. Baktılar gündem oluyor, getirip göle atmışlar. Bunların hepsinin kanıt olduğu aşikar, o iki kişinin yaptığı anlaşılıyor. Bu iki DNA takip edilirse olay çözülecek. Bunlar olayı kapatmaya, üstünü örtmeye çalışıyorlar. Bu iki DNA'nın bahsi yapılmıyor.”    ‘YALANLARI BİRBİRİNİ TUTMUYOR’   Ayrıca ilk günden gündeme getirilen “intihar” iddialarına da değinen baba Kabaiş, “Bana bir kanıt getirin, bir görüntü gösterin suya atladığına dair kabul ederim. Kızımın intihar için hiçbir sebebi yok. İnsan çocuğunu bilmez mi? Kesinlikle intihar yok. Belli insanlar ona zarar vermiş. 18 gün suda, o bölgede aradılar. Bulunsaydı ‘normaldir’ derdik. Suyun akıntı yönü ters. Orada her kime sorduysam ‘nasıl mümkün oluyor o kadar yol gelmiş, ters akıntıdır’ diyor. Ayrıca ‘üniversiteden buraya gelmesi mümkün değil’ dediler. Her gün helikopter gölün üzerinde geziniyordu, dürbünle bakıyorlardı. Suyun üzerinde olsaydı görürlerdi, altında da olsa su altı arama cihazıyla suyun altında arama yapıyorlardı. O zaman suyun altında olmadığını söylediler şimdi de ‘suyun altındaydı, ağaçların altında çıktı’ diyorlar. Yani yalanları birbirini tutmuyor” diye belirtti.    ‘HEPSİ SORUMLU’   Amed ve Wan barolarından savcıya yöneltilen “Hangi gün öldü? Kaç gün suda kaldı?” sorularının cevaplanmamasının şüphe uyandırdığına dikkat çeken baba Kabaiş, şöyle devam etti: “Ne kadar bunları sorsak da cevabını vermiyorlar. Otopsiden sonra hepsinin cevabı verilmeliydi. Ne olduysa orada belli olurdu ama söylemiyorlar. Sadece ‘suda boğulma’ diyorlar. Madem suda boğulma, kaç gün suda kaldığı ve ne zaman öldüğü de belli olmalı. Kesin net bir şey yok, kanıt yok. ‘Bize güvenin bize inanın’ diyorlar ama onlara güvenmiyorum. Başımıza gelen olayı düşündüğümde halime çok acıyorum. Nasıl bir devlet var başımızda, nasıl aydınlatamıyor, neden aydınlatmıyor, gücü yok mu? Var ama ortaya çıkarmak istemiyor. Çünkü üniversite ve yurt devlete bağlı, onların parmağı var olayda. Savcılığa ben ve avukat bir şey sorduğumuzda kalkıp bambaşka bir şey söylüyor, gülüyor."   MA / Heval Önkol