ANKARA - Kürdistan kentlerinde yaşanan elektrik kesintilerine dikkati çeken DEM Partili Kamuran Tanhan, "Yurttaşlar kimi günlerde ortalama sekiz-on saate varan elektrik kesintileriyle karşı karşıya geliyor" dedi.
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve bağlı idarelerin bütçelerine dair görüşme gerçekleştirildi. Görüşmede söz alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mersin Milletvekili Perihan Koca, Türkiye ve halklarının geleceğinin talan edildiğini söyledi.
Yer altı ve yer üstü zenginliklerinin yerli ve yabancı tekellere peşkeş çekildiğini belirten Perihan Koca, “Memleketin her yanı maden sahasına dönüşmüş durumda. Müthiş bir madencilik furyası var. İktidar Türkiye'yi adım adım topyekûn bir madenci ülkesine çevirmek için bir telaş içerisinde canla başla bunun için çabalıyor, çalışıyor. İnsana dair, çevreye dair bir düşmanlık hukukuyla hareket edilen bir vizyon var ne yazık ki. Memleketin dağına, taşına, toprağına, havasına, suyuna savaş açılarak, savaş ilan edilerek bir düşmanlık hukuku işletiliyor ve ölüm saçan, zehir saçan ekokırım projelerinde ne yazık ki ısrar ediliyor” dedi.
‘TRABZON KADAR ALAN SATILDI’
Son 18 ayda 468.784 hektarlık alanın satılmış olduğunu belirten Perihan Koca, “Bu satılan alanın büyüklüğü Trabzon ilinin yüz ölçümünden daha büyük. Kısa sürede yapılan 698 satış ihalesinin 202 tanesi yine 1.000 hektarlık alanın üzerinde bir ölçekte mega maden projesi olarak pazarlanıyor yani çok geniş alanlarda geri dönüşsüz tahribatlar söz konusu, ekokırım suçlarının işlenmesi söz konusu ve bunların hiçbir tanesinde ifade edildiği gibi kamu yararı yok. Örneğin, Afşin Elbistan'da linyit üreterek halk sağlığının kanser vakalarıyla tehdit edilmesinin neresinde kamu yararı var; gerçekten bilmek istiyoruz. Yine, Giresun ve Kütahya'da siyanürle havayı, suyu, toprağı kirleterek şirketlerin zenginleşmesinde nasıl bir yarar var; bilmek istiyoruz. Çorum'un Karakaya köyünde toprakları, ormanları, yaşam alanlarını yok eden Çelikler Holdingin bu memlekete ne bir hayrı var; gerçekten merak ediyoruz. Her girdiği yere yıkım getiren, her girdiği yere ölüm getiren, her girdiği yere ekokırım getiren bu holdinglerin nasıl bir kamu yararı var; merak ediyoruz” diye sordu.
'MECLİS HOLDİNGLER İÇİN ÇALIŞIYOR'
Meclis’te holdinglerin karlarına kar etmesi için yasaların yapıldığını belirten Perihan Koca, “Sermayelerin adresine teslim yasalar yapılıyor, mevzuatlar değiştiriliyor, yönetmelikler değiştiriliyor. En son zeytinlerin, zeytinliklerin korunmasını lağveden Maden Yasası'nda bunu çok daha çıplak bir şekilde gördük. Gerçekten şirketlere dair nokta atışı bir yasa yapım sürecine tanıklık ettik. Bahsettiğim bu yönetmelikteki değişiklikle inorganik atıkların 250 metreden derin bölgelere dökülmesine izin verilmiş. Yine aynı şekilde holdinglere özel yönetmelik çıkarıldığı gibi, sermayedarlara özel yasalar çıkarıldığı gibi nadir toprak elementleri hususunda da benzer bir hukuk söz konusu. Eskişehir'in Beylikova ilçesinde bulunan nadir toprak elementleri Trump'tan meşruiyet alma karşılığında ne yazık ki emperyalistlere peşkeş çekiliyor” diye kaydetti.
‘SÜRDÜRÜLEBİLİR ÇEVREYE KAYNAK AZALIYOR’
Söz alan Amed Milletvekili Adalet Kaya ise şöyle konuştu: “2025 yılında sürdürülebilir çevre iklim değişikliğine ayrılan pay 19,4 milyar iken 2026 teklifinde bu tutar 18,9 milyar liraya gerilemiş yani genel bütçe artışına rağmen enflasyonu, enflasyon oranlarını da göz önüne aldığımız zaman yaklaşık yüzde 30 ila yüzde 35 oranında reel bir azalma söz konusu yani üçte 1 oranında bir azalmayı tercih etmiş bu bütçe teklifi. Bu, sadece bir maliye ve planlama hatası olarak değerlendirilemez. Bu tercih aslında hem çevreye, doğaya dair politik bir ihmali ve teklifin sosyal ve ekolojik adaleti tesis etmekten ne kadar uzak bir yaklaşımla hazırlandığını gösteriyor.
YAŞAM KAYNAKLARINI YOK EDECEK
Bizzat tanık olduğum birtakım işte maden ve diğer meselelerden HES... Dicle Nehri üzerinde kurulan, Diyarbakır'da kurulan 3 mini HES projesinden bahsetmek istiyorum. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan onaylanmış ve çalışmalara başlamış ama ne yazık ki şehrimiz için çok büyük bir tehlike arz ediyor. İnşaat Mühendisleri Odası da belirtmiş üstelik, görüş bildirmiş. Daha önce inşa edilen barajlarla zaten hem nehrin akışı ve debisi tamamen durma noktasına gelmiş ama bu HES projeleriyle beraber can suyu bile yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Yanı sıra, nehrin çevresinde ekosistemi ve tarımsal faaliyeti doğrudan baltalayan bir 3 proje bu. Regülatörlerin kurulduğu alanlar klasik sulamayla tarım yapan tarımsal nitelikli alanlar. Nehrin kuruması bu bölgelerde geçimini tarımla sağlayan insanları, vatandaşları, yurttaşları mağdur edecek, yaşam kaynaklarını tamamen yok edecek.
GEÇİM KAYNAKLARI YOK EDİLİYOR
Bir diğer mesele, Kulp ilçemiz. Kulp'ta Arketin köyü ve Hesandin Yaylası'nda Kulp Madencilik ve Dış Ticaret Anonim Şirketi tarafından yürütülen maden arama faaliyetleri. Şimdi, bu faaliyetlerle yöre halkının hayvancılık, arıcılık, tarım gibi pek çok geçim kaynağı ve faaliyeti ne yazık ki yok ediliyor. Bu faaliyetler yalnızca insan yaşamını değil bölgenin hem bitki türünü hem endemik türleri hem su kaynaklarını da ne yazık ki yok etme konusunda bir tehdit yaratıyor. Hesandin Yaylası 6 mahalleye ve onlarca mezraya su sağlayan bir yayla. Köylüler olası siyanür kullanımıyla ilgili ne yazık ki endişe içerisindeler ve bununla ilgili tepkilerini de ifade ediyorlar. Diyarbakır'ın yine Kulp ilçesinde Eskiağaçlı köyü için hazırlanan ÇED başvuru dosyasında projenin yerini gösteren fotoğrafın gerçek proje yeriyle hiçbir ilgisi olmayan başka bir fotoğrafla değiştirilmiş olması.
YEREL YÖNETİMLERE DEVREDİLMELİ
Öncelikle enerji sektörü merkezileşmiş tekellerin elinden alınmalı ve yerel yönetimlere devredilmelidir. Partimiz, bu dönüşümün motoru olarak da yenilenebilir enerji kooperatiflerinin desteklenmesini önermektedir. Bir diğer önerimiz: Enerji yoksulluğunun giderilmesidir. Temel insan haklarının teminat altına alınması, yoksul halkın zorunlu elektrik ve yakıt ihtiyacı kamu tarafından ücretsiz ve kesintisiz bir şekilde sağlanmalıdır. Enerji tarifeleri, vatandaşın geliri ve maaşları gözetilerek ödeyebileceği makul seviyelerde tutulmalıdır.”
‘ŞİRKETLERİN KAR AMACI HALİNE GELMİŞ’
Söz alan Kamuran Tanhan ise bakanlığın sunumuna başlarken “önce insan” diyerek başladığını, ancak önceliğinin insan olmadığını söyledi. Tanhan, “Eğer Bakanlığınızın önceliği insan olmuş olsaydı bu kadar doğa talanına izin verilen bir Bakanlık olmaması gerektiği kanaatindeyiz. Elektrik yalnızca bir hizmet değil yaşam hakkının ta kendisidir esasında; evler bu sayede aydınlanıyor, çocuklar ödevlerini yapabiliyor, çiftçiler tarlasını sulayabiliyor, hastalar cihazlarını çalıştırabiliyor. İşte, bu yüzden de yaşamın ta kendisidir diyebiliriz. Bugün Türkiye'de milyonlarca insan karanlığa mahkûm edilecek çünkü enerji hak olmaktan çıkarılmış şirketlerin kâr amacı hâline getirilmiştir.
‘AĞIR BİR YÜK OLDU’
Kamusal hizmetlerin piyasaya devredildiğini belirten Tanhan, “Sağlık hakkından tutun, eğitim hakkından tutun, barınma hakkı gibi temel alanların tamamında bir özelleştirme söz konusu. Enerji de sermayenin eline ve insafına bırakılmış, devletin asli görevlerinden biri olan enerji, arz güvenliği kâr hırsına kurban edilmiştir ne yazık ki. Sonuç ise ortada zaten; özelleştirmeden önce bir hak olan elektrik bugün gariban, yoksul, çaresiz yurttaşın sırtına fahiş faturalar sebebiyle bindirilen ağır bir yük hâlini almıştır. Halkın evini vuran yeni verginin adı aslında EPDK düzenlemesidir” ifadelerini kullandı.
‘BAŞKA BÖLGEDE KESİNTİ VAR MI?’
Tanhan, sözlerini şöyle sürdürdü: “DEDAŞ'ın bölgede yarattığı tablo özelleştirmenin insan hayatını nasıl hiçe saydığını göstermektedir. 20 Haziran 2024 tarihinde Mardin Mazıdağı ve Diyarbakır Çınar ilçeleri arasında meydana gelen yangında 15 yurttaşımız yaşamını yitirdi. Özelleştirmeden sonra elektrik kaynaklı yangınlar 5 kat artmış. Bunlar birer kaza değil özelleştirme cinayetleridir çünkü şirketler bir bakım harcamasını maliyet kalemi olarak görüyor; insan hayatı ise şirketler için birer istatistiktir, başka da öteye gidemiyor. Mardin'de, Urfa'da, Diyarbakır'da, Batman'da, Siirt'te, Şırnak'ta yurttaşlar kimi günlerde ortalama sekiz-on saate varan elektrik kesintileriyle karşı karşıya geliyor. Bu kesintilerin hayatı felç edercesine çok daha fazla saatlere yayıldığı günleri de yaşamaktayız ya da tek faz olarak verildiği günleri yaşamaktayız. Bu kadar uzun süreli elektrik kesintilerinin yaşandığı başka bir bölge veya yer var mıdır? Varsa bunları açıklar mısınız? Bu kesintileri normal olarak görüyor musunuz? Değilse kesintiler neden sıklıkla yaşanmaya devam ediyor?
YÜKSEK FATURALARA DİKKAT ÇEKTİ
Mardin'in Savur ilçesinin Pınardere Mahallesi'nde masa başında yazılan 150 bin liralık faturalar var, bazı hanelerde on gün arayla toplam 220 bin liralık faturalar yazılmış. Derik Dumanlı köyü trafosu yandığı için on gün elektriksiz kaldı; bir değil, iki değil, tam on gün. Özellikle de yaz aylarında yapılıyor bu yine. Nusaybin ilçesi Kışla Mahallesi'nde 106 hanelik bir site bir hafta karanlığa mahkûm edildi. Bu durum yurttaşların, yaşlıların, çocukların, engellilerin, hastaların, hasta demeksizin bir bütün olarak cezalandırılması ve mağdur edilmesi anlamına gelmiyor mu? Yurttaşlar da bu yaşananları protesto ediyor, sesi duyurmaya çalışıyor. Sayın Bakan, bu sesleri duyuyor musunuz, bu sesler size ulaşıyor mu? Yine, Nusaybin Tepeören'de çiftçilikle geçimini yapan bir yurttaşa eylül ayında üç ayını elektrik faturası 736 bin, 3 ayda 736 bin; aylık 245 bin lira... Fatura burada istiyorsanız teslim edebilirim size.
TALEPLER NE?
Direk üstü sayaç uygulamaları kaldırılmalıdır, denetim hakkı yurttaşındır, yurttaşın olmalı şirketlerin değil. Çiftçinin üretim sezonunda elektriği kesilmemelidir; borç bahanesiyle üretimi durdurmak ülkenin gıdasına kastetmektir. Dar gelirli yurttaşlar ve çiftçiler için kapsamlı bir fatura affı çıkarılmalıdır, keyfi tahsilatlar durdurulmalıdır. EPDK, şirketlerin keyfi uygulamalarına karşı etkili denetim yapmakla yükümlüdür ve yapmalıdır. Enerji, halkın ortak varlığıdır şirketlerin kâr amacı değildir olmamalıdır da. Son söz olarak elektrik değil adalet dağıtmalısınız Sayın Bakan. Dinlemiyorsunuz ama elektriği değil adaleti dağıtın lütfen. Bugün, Mardin'de, Urfa'da, Şırnak'ın neredeyse tüm köylerinde karanlıkta kalan evler bu ülkenin en çıplak gerçeğini gösteriyor. Eşitsizlik sadece gelir de değil elektrikte de kendini gösteriyor ve derinleşiyor.”
